Günümüzde futbol, mahalle aralarında topun
peşinde bir sağa bir sola koşturan çocuklardan tutun da, tıklım tıklım
statlarda binlerce kişinin karşısında oynayan futbolculara kadar milyonlarca
insanı peşinden sürükleyen bir spor dalı haline gelmiştir. M.Ö 2000’li yıllarda
Çin’li komutanların asker eğitmek için yaptırdığı çeviklik talimlerinden
başlayan bu serüven, zaman içerisinde hayatımızın en önemli parçalarından biri
oluvermiştir.
20. Yüzyılla birlikte kapitalizm, hayatın her alanında varlığını
çok ağır bir şekilde hissettirmeye başladı. Bu durum doğal olarak futbol
camiasında da etkilerini gösterdi. Hatta öyle ki kapitalizmin en büyük pazar
alanı olarak karşımıza futbol çıkıyor. Oluşturulan fanatizm düşüncesiyle
birlikte milyonların “afyonu” haline gelen futbol, artık bir boş zaman
aktivitesi değil, dünyanın en büyük ekonomik pazarlarından birisidir. Tüm bu
gelişmeler ve etkileşimler sonucunda futbol üzerindeki en büyük elbise olan
“oyun” kavramını artık bir kenara koyarak; bir meslek bir “iş” alanı haline
dönüştü.
Futbol severler birer taraftar hatta fanatik haline getirildi. Futbol,
artık sadece futbol olmaktan çıkarıldı; uğruna binlerce insan “fanatizm” adı
altında canından oluyor, milli maçlar öncesinde ve sonrasında atılan gazete
manşetleriyle bir ulusal dava, milli savaş mahiyetinde kitlelere sunuluyor; kimi zaman dostluk, kardeşlik bir kenara itilerek kaybedenin çok kötü bedeller ödediği
kirli bir alan haline geliyordu. Tüm bu süreçte taraftarların ya da “futbol
severlerin” payı en büyük dilimi oluşturuyor…
Yorumlar
Yorum Gönder